
Marcel Duchamp (1887 – 1968)
Fransız Kübist ve Dadaist Ressam, Heykeltıraş, Yazar Marcel Duchamp 1887’de Fransa Blainville’de dünyaya geldi. 1904 yılında lise öğrenimini tamamladıktan sonra Paris’te bulunan ağabeylerinin yanına giderek Julian Akademisi’nde eğitimine devam etti.
Kariyerinin ilk dönemlerinde izlenimciliğin etkisinde kalan Duchamp’ın izlenimci tarzda yaptığı ilk eseri “Marcel Lefrançois’nın Portresi” adlı eseri oldu. 1908’de Paris’in yakınlarında bulunan Neuilly’ye yerleşerek 1913 yılına dek burada “Courrier Français” gazetesinde çalıştı.
Sonraki dönemlerde fauvizm ve kübizmin etkisiyle eserler üretti. 1912 yılında yaptığı “Merdivenden İnen Çıplak” adlı tablosuyla fütürizme yaklaştı. 1912 yılı, sanatçı için çok verimli ve başarılı bir yıl olmuştu. Sonraki yılda sanatında yeni gelişmeler yaşandı. Bu yılda ilk “ready made” lerini (oldukları gibi alınıp alaycı bir biçimde sanat eseri olarak gösterilen günlük eşyalar) yaptı. “Karşı Sanat” diye nitelenen bu anlayışla ürettiği eserlerle dadacılık akımının öncüsü oldu ve dadacılık, 1915’ten sonra giderek yayıldı.
New York
1915 yılında New York’a giden Marcel Duchamp, orada arkadaşı Francis Picabia ile tekrar karşılaştı ve 1918 yılına kadar orada kaldı. Geri döndüğünde ünlü bir kişi gibi karşılandı. O yıllarda önemli eseri “Büyük Cam” üzerinde çalışmaya başladı.
1916’da İlk “Yarım Ready-Made” “Gizli Numarayla”yı yaptı. Duchamp, 1918’den sonra, resim yapmayı bıraktı ve Buenos Aires’e gitti. Burada günlerini sanattan uzak satranç oynayarak geçiren sanatçı, bir süre sanata karşıt tutum sergiledi. Paris’e döndüğünde Picabia, Ribemont-Dessaignes, Pierre de Massot, Jacques Rigaud’ın da aralarında bulunduğu dada grubuna katıldı.
1920’de Katherine Dreier ve Man Ray ile birlikte “Societe Anonyme” adında uluslararası bir çağdaş sanat koleksiyonu kurdu. 1922’de “Büyük Cam” adlı ünlü eserini yapmak üzere New York’a döndü ve 1924 yılında eserini tamamladı. 1942’de kalıcı olarak New York’a yerleşen sanatçı 1944’ten itibaren Max Ernst ve Andre Breton ile birlikte sürrealist dergi VVV’yi yayınlamıştır. Duchamp’ın bir pisuvara imza atıp sergilemesi ile ortaya çıkan ve tüm sanat çevrelerini şok eden çalışması “pisuvar”, 2004 yılında 500 modern sanat uzmanının katıldığı bir anketle dönemin modern sanatı içinde en önemli eser seçilmiştir. Duchamp’ın günümüzde halen sanatçılar üzerindeki etkisi devam etmektedir.
Sanat Anlayışı
Marcel Duchamp’ın sanat anlayışı, 20. yüzyıl sanatını kökten sarsan, hatta “sanat nedir?” sorusunu kökten yeniden formüle eden bir yön taşır. Duchamp, görselliğe dayalı geleneksel sanat anlayışını reddederek, düşünsel içeriği sanatın merkezine yerleştirmiştir. Onun geliştirdiği “ready-made” (hazır nesne) kavramı, sanatçının gündelik bir nesneyi – örneğin bir pisuarı, şişe askısını ya da kar küreğini – kendi sanatsal imzasıyla galeri ortamına taşıyarak “sanat eseri” ilan etmesini temel alır. Bu yaklaşım, sanatın özgünlük, el işçiliği ve estetik değer gibi geleneksel kavramlarına karşı radikal bir meydan okumadır.
En çok ses getiren çalışması olan “Fountain” (Çeşme, 1917), imzasız bir pisuarı sanat galerisine yerleştirmesiyle ortaya çıkan ve halen sanat tarihinin en tartışmalı eserlerinden biri olarak kabul edilen yapıtıdır. Duchamp bu eseri R. Mutt takma adıyla sunmuş ve böylece sanatçının bireysel kimliğinin eser üzerindeki etkisini de tartışmaya açmıştır. Bu yapıt, Duchamp’ın sanat anlayışında sanatçının fiziksel emeğinden çok zihinsel seçiminin ve bağlamın belirleyici olduğunu açıkça göstermektedir.
Duchamp’ın sanat anlayışı aynı zamanda ironi, oyun ve dil üzerine kuruludur. “L.H.O.O.Q.” adlı eserinde Leonardo da Vinci’nin ünlü Mona Lisa portresine bıyık ve sakal çizerek sanatın kutsallığına dair yerleşik algılarla alay etmiştir. Bu tür işlerdeki kelime oyunları, görsel ve kavramsal anlam katmanlarının iç içe geçmesini sağlar. Duchamp, geleneksel estetikten uzak durarak sanatın bir fikri deneyim olduğunu savunmuştur.
Sanat kariyerinin son dönemlerinde satrançla ilgilenen Duchamp, aktif olarak resim yapmayı bırakmış ancak bu tutumu dahi sanatı bir eylem değil bir düşünce biçimi olarak gördüğünün göstergesidir. Duchamp’ın etkisi, başta dadaizm, sürrealizm, kavramsal sanat ve minimalizm olmak üzere 20. yüzyılın birçok avangard akımında güçlü bir şekilde hissedilmiştir.