Tamer Başoğlu (1938
Türk heykeltraş Tamer Başoğlu 1938’de Nazilli’de doğdu. İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde Zühtü Müridoğlu ve Hadi Bara’nın atölyelerinde çalıştı. 1960’ta Akademi’nin heykel bölümünü bitirdi.
Aynı yıl İtalyan hükümetinin bursunu kazanarak, Roma Güzel Sanatlar Akademisi’nde bir yıl süreyle Pericle Fazzini ve Biaggio Poidimani’yle çalıştı.
1961’de çeşitli Avrupa ülkelerinde araştırmalar yaptıktan sonra, 1962’de Türkiye’ye döndü. 1965’te Akademi’nin heykel bölümünde asistan, 1970’te doçent, 1976’da profesör oldu. 1967’de Paris Genç Sanatçılar Bienali’ne, 1968’de Salzburg Akademisi yaz kurslarına katıldı.
29. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde (1968) Kompozisyon adlı çalışmasıyla heykel dalında ikincilik ödülünü kazandı. 1971’de, metal ahşap karışımı heykeliyle TRT başarı ödüllerinden birini aldı. Aynı yıl yeniden Paris Genç Sanatçılar Bienali’ne 5 eserle katıldı. 1983’de İskenderiye Bienali’nde bronz madalya, 1986’da Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ödül aldı.
1965 yılından sonra karma sergilere yapıt veren Tamer Başoğlu’nun İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde ağaç, demir ve bakırdan oluşan Döner ve Kompozisyon adlı iki heykeli ile bir ağaç çalışması yer almaktadır. Anıt türünde heykellerinin başlıcaları arasında Ortadoğu Teknik Üniversitesi kampüsündeki Atatürk Anıtı (1966) adlı beton çalışması, İstanbul Ticaret Sarayı’ndaki dekoratif çalışmaları (1969), Atçalı Kel Memed Anıtı (1969), Kazım Karabekir Paşa Anıtı (1970), İzmir Karşıya’daki Atatürk, Annesi ve Kadın Hakları Anıtı (1972) sayılabilir.
Sanat Anlayışı
Tamer Başoğlu’nun heykelleri, soyut türde farklı gereçleri bir arada değerlendiren, ana formlarla yardımcı formları uyumlu bir biçimde birleştiren, araştırıcı ve yenileştirici bir sanatçının duyarlılığını yansıtır. Bağımsız heykellerindeki bu duyarlılığı, zaman zaman anıt türündeki çalışmalarına da uygulamış, böylece ülkemizde yeni bir anıt-heykel anlayışının yerleşmesinde etkili olmuştur.
Ortadoğu Teknik Üniversitesi kampüsündeki Atatürk Anıtı, bu tür çalışmaları arasında özgün bir yer tutar. Bu anıtında, simgesel bir düşünceden yola çıkarak soyut bir heykel anlayışının işlevsel boyutlarını araştıran sanatçı, bu noktada ilgi çekici bir senteze ulaşmayı başarmıştır.
Tamer Başoğlu’nun yakın döneme kadar tek bir gereç üstünde denenmiş olan heykel çalışmalarını iki ya da üç gerecin bir arada kullanıldığı daha esnek ve geniş bir çalışma alanına aktarma çabasında önemli bir işlev yüklendiği söylenebilir. Gerçekten sanatçı, demir, bakır, ağaç ve polyester gibi farklı heykel gereçlerinden ikisini ya da üçünü, bütülüğü bozmayacak biçimde bir araya getirmekte ve dengeli bir kompozisyon elde etmektedir. Heykeldeki öncü girişimlerin bir parçası sayılabilecek bu tür çabalar, yeni anlatım olanaklarının doğmasında etkili olmuş, genç kuşakların bu yöndeki çalışmalarına yeni bir hız kazandırmıştır.