Yüksel Arslan (1933 – 2017)
Türk ressam Yüksel Arslan 1933’de İstanbul’da doğdu. Küçük yaşlarda desen ve resim çizmeye başlayan Yüksel Arslan, çevresinde bulduğu her şeyi (çiçekler, otlar, taş, tuğla, kömür ve sabun parçaları) kağıt üstüne sürterek ilk resimlerini oluşturdu.
Arada pastel, suluboya, guaş ve yağlıboya da kullandı ama, doğal resim gereçlerine olan tutkusu, sonraki yıllarda resimlerini belirleyen başlıca etmenlerden biri olarak kaldı. İstanbul Erkek Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü’ne girdi, ama bir süre sonra öğrenimi bıraktı.
1955’te İstanbul Maya Galerisi’nde “İlişki, Davranış, Sıkıntılara Övgü” adıyla, kendisini sanat ortamına kabul ettiren ilk sergisini düzenledi. Aynı yıllarda, Tarih öncesi sanatıyla ilgilenerek, mağara resimlerindeki toprak, bal, yumurta akı, yağ, kemik iliği gibi gereçlerden oluşan doğal boyaların hazırlanışını inceledi.
Anadolu’da yaptığı gezilerde yaşlı kadınlardan kök boya tekniğinin inceliklerini öğrendi. Eski minyatür ressamlarının tekniği konusunda araştırmalar yaptı. Resimlerini bütün bu araştırma ışığı altında, kendine özgü sayılabilecek bir teknik doğrultusunda geliştirerek, Marquis de Sade, Nietzsche gibi yazarların yapıtlarını okuma yöneldi.
Miro, Klee gibi ressamlarla, gerçeküstücü ressamların yapıtlarıyla ilgilendi. Bir yandan Michaux’nun yapıtlarının, bir yandan da Doğu minyatürlerininin etkisinde kalan sanatçı, Karagöz figürlerinden ve Bosch’un yapıtlarından esinlendi. Klee’nin güncesinde geçen “ben bir düşünce ressamıyım” sözünü, resimlerini biçimlendiren temel ilke haline getirerek, resmin bir amaç değil, düşüncenin hizmetinde bir araç olduğu savını benimsedi. Eleşkirt’te askerlik görevini yaptıktan sonra, İstanbul’a yüzlerce desenle dönerek, 1959’da “Phallisme” dizisini içeren ikinci sergisini de İstanbul’da açtı.
Paris Süreci
Aynı yıl Andre Breton ve galerici Raymond Gordier tarafından Paris’e çağrıldı. 1961’de Paris’e yerleşerek, 1962’de Raymond Gordier’nin yanında üçüncü kişisel sergisini düzenledi. Bu sergiyi 1965’te “Arture” dizisini oluşturan Kopenhag ve Berlin sergileri izledi. Frankfurt’ta bu diziden 22 resim sergiledikten sonra Paris’e dönerek, “Arture” çalışmalarının yoğunlaştığı yeni bir sergi açtı. 1967’de Ankara ve İstanbul’da iki ayrı sergide çalışmalarını sundu. Aynı yıllarda Marx’ın Kapital’ini resimlemeye başladı (30 tablo; 1975’te Paris’te kitap olarak yayımladı). 1988’de İstanbul’da 1954-1988 arasındaki çalışmalarını içeren bir sergi açtı.
Sanat Anlayışı
Yüksel Arslan’ın sanatı, klasik ve yerleşik bir anlam kazanmış resim kavramlarına, çağdaş bir bilincin tepkisi olarak tanımlanabilir. Bilinçaltının zengin çağrışımlarını, Freud çözümlemelerini akla getiren cinsel ve erotik yaklaşımları, insan varlığını düşünce açısından yorumlama çabalarını resminde tükenmeyen bir kaynak gibi işleyen sanatçının resmi, geleneksel uygulama yöntemlerinin dışında, yalnızca kişisel deneylerine dayalı bir alan olarak değerlendirmesi, ressamlık niteliğinin çok özel bir uğraş, çok kişisel bir meslek anlamı kazanmasına yol açmıştır.
Yapıtları resim sanatındaki her çeşit akım, okul ve eğilime bir başkaldırı oluşturur. Kendi dünyasını öne çıkarmaya, karşıtlıkları bir araya getirmeye, tedirgin edeni ve düşünmeye yönelteni seçmeye özen gösterir. Resmin uzak çağlarını, daha ilgi çekici bulur. İnsanın duyu ve düşüncesini dışa vuran bütün yansımalara, üstünde durulmayan çelişkilere, bilinç yüzeyine çıkmamış gizli yönelişlere sürekli ilgi duyan sanatçının bu tutumu, bir yönüyle gerçeküstücülüğe bağlanabilirse de, kendi mantığı ve görsel düzeni içinde özel bir nitelik taşır.