
Ernest Ange Duez (1843 – 1896)
Fransız Empresyonist Ressam Ernest Ange Duez 1843’te Paris’te doğdu. İlk eğitimini Isidore Pils’ten aldı. yüzyıl Fransız sanat dünyasında akademik eğitime sahip, fakat dönemin avangard etkilerine de açık bir ressam olarak tanınır. Duez, resim eğitimini Alexandre Cabanel’in öğrencisi olarak École des Beaux-Arts’ta aldı. İlk sergisine 1868’de Paris Salon’da Anne Dolorosa isimli tablosu ile katıldı.
1874’te ise Görkem ve Sefalet isimli tablosuyla üçüncülük ödülünü kazandı. Modern hayatı tasvir eden tarz sahneleri arasında Au restaurant Le Doyen (1878) ve Café sur la Terrasse (1890) yer alır. Mme Duez (1877) ve Alphonse de Neuville (1880) portreleri önemli eserleri arasındadır. Manzaralar ve sahil sahneleri, Villerville ve Le Havre çevresindeki Normandiya kırsalından esinlenmiştir.
1879’da Salon Sergisin’de, Villerville çevresindeki kırsal alanlarda geçen ve Cuthbert’in yaşamını betimleyen büyük triptych Saint Cuthbert’i sergiledi. En büyük eseri olarak kabul edilen resim, şimdi Musée d’Orsay‘da bulunmaktadır.
1883’te atölyesini Berthier bulvarına taşıdı ve John Singer Sargent ile komşu oldular. Singer onun ve eşinin portrelerini yaptı. Duez çalışmaları ile Paul Albert Besnard, Jacques Emile Blanche ve Roger Joseph Jourdain üzerinde etkili oldu. Hayatı boyunca Paris’te yaşamasına rağmen Fransa’nın farklı bölgelerine, özellikle Normandiya kıyılarına yaptığı seyahatler onun eserlerinde önemli bir rol oynadı. Duez aynı zamanda müzik ve tiyatro çevreleriyle yakın ilişkiler kurmuş, sanatçı dost çevresinde Claude Debussy gibi isimler yer almıştır.
Paris’teki kamu binalarının süslenmesi için bir takım siparişler aldı. Bu siparişler, Palais Garnier Galerisi, Sorbonne, (1892) Belediye Meclisinin Botanik ve Fizik Bilim Fuarı (1892) ve Paris Hastaneleri’ne yapılmıştır. Duez, 5 Nisan 1896’da Saint-Germain-en-Laye ormanında bisiklet sürerken beyin kanamasından öldü.
Sanat Anlayışı
Ernest Ange Duez’ün sanat anlayışı, akademik resmin titizliği ile izlenimci gözlemciliğin yumuşak atmosferi arasında bir köprü niteliğindedir. Tam anlamıyla empresyonist sayılmasa da, “néo-traditionnalisme” olarak adlandırılan bir eğilimin temsilcisi olarak görülür. Bu yaklaşım, empresyonistlerin açık hava gözlemlerini ve ışıkla ilgili duyarlılıklarını benimseyip, figüratif yapıyı ve kompozisyon disiplinini ise klasik gelenekten devralan bir tarzdır.
Duez’ün tablolarında sıklıkla burjuva yaşamından sahneler, şehirli kadınlar, doğa içindeki figürler ya da deniz kıyısında dinlenen insanlar görülür. Günlük hayatın sade, doğal anlarını yakalamaya çalışmış; modellerini çoğunlukla kendi çevresinden seçmiştir. Onun eserlerinde ışık ve renk ustalıklı bir şekilde kullanılırken, yüz ifadelerinde gözlemlenebilen duygusal derinlik ve duruluk, izleyiciyle kolayca bağ kurar.
Duez aynı zamanda portre ressamı olarak da önemli bir yere sahiptir. Özellikle döneminin entelektüel çevresinden kişilerin portrelerini yapmış, bu resimlerde zarafet ve kişilik çözümlemelerine önem vermiştir. Figüratif kompozisyonlarda klasikçiliğe olan sadakati sürerken, fırça kullanımında ve atmosfer yaratımında empresyonist etkiler açıkça hissedilir.
Sanatçının büyük duvar panoları ve dekoratif eserleri de bulunmaktadır. Örneğin, Paris’in 9. bölgesindeki La Sorbonne yakınlarında yer alan kilise için yaptığı dini temalı fresk çalışmaları onun akademik yönünü yansıtan örneklerdendir.