
Arthur Dove (1880 – 1946)
Amerikalı Modernist Ressam Arthur Dove 1880 yılında New York’taki Canandaigua’da dünyaya geldi. 1903’te Cornell Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra, 1930’a kadar geçimini sağlamak için bir dergide illüstratör olarak çalıştı. 1907’de ressam Alfred Maurer’e ve Arthur B. Carles, Jr. İle Avrupa gezisinde katıldı. Dove, zamanının çoğunu Fauvizm sanatını gördüğü Paris’te geçirdi ve özellikle Henri Matisse‘nin eserlerinden etkilendi.
1908 ve 1909’da Salon d’Automne’de sergi açtı. Dove, 1910’da Amerika’ya geri döndü ve soyutlamaya doğru eğilimi artarken, izlenimci bir tarzda eserler yapmaya devam etti. Bu eserler, Wassily Kandinsky‘nin ilk soyutlamalarına çok benziyordu; ancak her iki sanatçı aynı dönemde ve aynı çizgide çalıştıkları için Dove’un Kandinsky’den etkilenmesi ihtimali yoktu.
Dove, resimlerinde, doğanın özünü, gereksiz şekillerden kurtarmaya ve ritimleri vurgulamaya çalışıyordu. Kalın boya tabakalarıyla oluşturduğu kompozisyonlarında kendine özgü bir renk paleti ve basitleştirilmiş konturlar kullanıyordu.
Dove, 1911’de New York’taki Alfred Stieglitz’in galerisinde bir grup sergisinde eserlerini sergiledi. Ertesi yıl oradaki 10 soyut eseriyle ilk kişisel sergisini açtı. Dove’un çalışmaları, makineler ve materyalizm çağında doğaya, sahip olunması gereken bir metadan çok, yaşanacak bir yer olarak dikkat çekti. İnsan ve çevrenin bağlantısını vurgularken duygu yüklü ve zekice renklendirilmiş doğa harikaları resimliyordu. Fransız Modernizminin belirgin etkisine rağmen Dove’un sanatı, doğayı ulusun yaşayan geçmişi olarak gören Amerikan kültür ve sanatsal geleneklerine sıkı sıkıya bağlıydı.
Dove Amerika’nın ilk modern sanat grubu olan Alfred Stieglitz’in grubunun önde gelen üyesiydi. Kollektif, temsili ve anlatı sanatından koparak, stilleri, renkleri, kompozisyonları ve biçimleri açısından yenilikçi ve çoğunlukla soyutlanmış eserler yaratan sanatçı hayatının son yılına kadar çalışmaya devam etti. 1946 yılında kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti.
Sanat Anlayışı
Arthur Dove, Amerikan modernizminin öncülerinden biri olarak kabul edilir. Onun sanat anlayışı, doğanın özüne ulaşmayı ve bu özü soyut biçimlerle ifade etmeyi amaçlar. Resimlerinde biçimsel sadelik, simgesel renk kullanımı ve ritmik düzenlemeler dikkat çeker. Dove’un çalışmaları, izlenimciliğin doğaya bakışını soyut bir biçime dönüştürmesiyle öne çıkar; bu yönüyle o, Amerikan soyut resminin en erken temsilcilerinden biridir.
Doğadan ilham alan eserlerinde ışık, ses, hareket ve mevsimsel döngüler gibi unsurlar, soyut biçimlerle temsil edilir. “Müzikal soyutlama” olarak da anılabilecek tarzında, formlar adeta doğadaki ritimleri görselleştirir. Dove’un yapıtlarında sıkça görülen yumuşak kıvrımlar, akışkan formlar ve doğaya özgü renk geçişleri, onun çevresini gözlemleyip ruhsal bir yorumla yeniden inşa ettiğini gösterir.
Ayrıca pastel, tempera, kolaj ve monoprint gibi farklı tekniklere açık olması, onun malzeme ve biçim konusunda deneysel bir sanatçı olduğunu kanıtlar. Sanat yaşamı boyunca ticari başarıdan çok sanatsal ifade özgürlüğüne odaklanan Dove, özellikle doğayla insan ruhu arasındaki bağlantıyı soyut yollarla yorumlama konusunda öncü bir figür olarak sanat tarihine geçmiştir.