
Gustave Courbet (1819 – 1877)
Fransız Realist Ressam Gustave Courbet 1819’da Ornans’da doğdu. İlk öğrenimini Ornans’taki yerel okulda yaptı, sonra Besançon Lisesinde öğrenimine devam etti (1837). Heyecanlı bir klasik ve David taraflısı olan resim öğretmeni Antonio Flajoulot’nun öğütlerini dinlemedi, romantiklerin tarafını tuttu. Victor Hugo’nun şiirlerinden ilham alarak en eski eserlerinden biri olan odalık adlı tablosunu yaptı. Ailesinin kendisini politeknik okuluna yazdırmak istemesine karşı geldi. 1839’da hukuk öğrenimi için Paris’e gitti ve kendini tamamen resim çalışmalarına verdi. Sık sık gittiği Louvre Müzesinde İspanyol, Flaman ve Hollandalı ressamlardan kopyalar Fontainebleu ormanında manzara resimleri (1840)ve portreler yapıyordu.
Bugün Petit Palais Müzesinde bulunan Siyah Köpekli Courbet adlı tablosuyla 1844 Paris sergisine katılmayı başardı (1845) sergisine Gitar Çalan Adam, Kırda Sevgililer (Lyon Müzesi), Yaralı adam (Louvre müzesi) adlı tablolarıyla katıldı. Romantizmden ayrılmasını hoş karşılamayan 1847 sergisi jürisi Pipo İçen adam tablosunu reddetti. Bundan sonra Almanyaya giden Courbet, Rembrandt, Holbein Van Ostade, Van Craasbeck gibi ressamların eserlerini çok beğendi. Paris’te ve bir samanlığı atölye haline soktuğu Ornans’ta yaptığı tablolarında doğrudan doğruya gerçekçi hayat sahnelerinde alınmış konuları işledi. 1849 sergisine verdiği Ornans’ta Bağ Bozumu, Loue Yaylası, Marc Trapodoucx’un portresi, kendi portresi ve devletin Lile müzesine koymak üzere satın aldığı Ornans’ta bir Yemek Sonrası adlı eseriyle XIX . yy Fransa eyaletleri yaşayışını dile getiren büyük ressam olarak ün yaptı.
Proudhon ile
1852’de sosyalist düşünür Proudhon ile tanıştı ve fikirlerini benimsedi. Aynı yılın sergisine verdiği Köyün Genç Kızları tablosu beğenilmemesine rağmen Kont de Morney tarafından satın alındı. Gustave Courbet 1856 sergisine Yün Ören Kızın uykusu, Güreşçiler ve Yıkanan Kadınlar adlı üç eserle katıldı. Bu gün Montpellier müzesinde bulunan bu son tablosu bir su kenarında yıkanan kadınların vücutlarının iriliğinden dolayı büyük bir tepki yarattı ama bu ünlü koleksiyoncu Alfred Bruyans’ın eseri satın almasına engel olamadı. 1855’de Courbet gerçekçi okulun şefi olarak kabul edildi; milletler arası büyük serginin jürisi onbir tablosunu seçti.
Buğday Eleyen Kadınların kabul edilmesine karşı jüri Ornans’ta Büyük bir Gömme Töreni ve Atölye gibi büyük ve ünlü kompozisyonlarını sergiye almadı, bunun üzerine ressam, Montaigne caddesi üzerine yaptırdığı barakalarda kendi eserlerinden kurulu bir özel sergi açtı. Courbet bundan öncede Diyojon, Besançon, Frankfurt ve Orlans’ta böyle özel sergiler açmıştı ama o güne kadar hiçbir ressam Paris’te sırf kendi tablolarından meydana gelen bir sergi düzenlemiş değildi. Bu bakımdan Courbet’nın sergisi Paris için bir yenilik oldu. Courbet bu özel sergisinde teşhir ettiği kırk tablo ve 4 desenin katalogu için sanat literatüründe ün yapan bir önsöz olan ‘Yaşayan Sanat’ makalesini yazdı. Serginin kazandığı başarı çok büyük oldu.
1857 sergisinde Petit Palais müzesinde bulunan Seine Kenarı Dilberleri adlı tablosunu sergiledi. 1862’de büyük bir geziye çıktı. Her geçtiği şehirde alkışlandı. 1857’den beri kendisini koruyan ve ona cesaret veren Castegnary’nin Saintonge’deki evinde on ay misafir kaldı. 1866 sergisine gönderdiği Karacalar, Kadın ve Papağan gibi tablolarla olağan üstü bir başarı kazandı. 1870’de Fransız Hükümetinin vermek istediği Legion d’Honneur Nişanını reddetti.
Aynı yılın sergisinde teşhir ettiği Fırtınalı Deniz tablosuyla halkın hayranlığını kazandı. Fransız Alman savaşında Gustave Courbet, Louvre Müzesindeki eserlerin sayımı ile görevli komisyona üye seçildi. Napolyon’nun heykelini taşıyan Vendome sütununun askeri müze olan İnvalides’e taşınmasını teklif etti. Sütun yıkıldıktan sonra yeni kurulan hükümetin teşebbüsüyle muhakeme edilen Courbet, 1871’de 6 ay hapse ve 10000 Frank para cezasına mahkum oldu. Hapisten çıktıktan sonra 1873’te İsviçre’ye sığındı.Son olarak babasının ve Rocheford’un portrelerini yaptı.
Sanat Anlayışı
Gustave Courbet, akademik ve romantik sanat anlayışına karşı çıkarak gerçeği tüm çıplaklığıyla resmetmeyi amaçlayan Realizm akımının en önemli temsilcisi oldu. Sanatın idealize edilmiş ya da mitolojik konuları ele alması gerektiğine inanmıyordu. Bunun yerine, sıradan insanların yaşamını, doğayı ve gündelik hayatı doğrudan gözlemleyerek eserlerine aktardı.
Eserlerinde dramatik ışık kullanımı ve güçlü fırça darbeleriyle gerçekçiliği pekiştirdi. “Dünyanın Kökeni” (1866), “Taş Kırıcılar” (1849) ve “Ornans’ta Bir Cenaze” (1849) gibi yapıtları, onun toplumun alt sınıflarını ve kırsal yaşamı sanata taşıma konusundaki kararlılığını gösterir.
Courbet, sanatın politik bir araç olabileceğine inanıyordu ve eserlerinde özgürlükçü, devrimci düşüncelerini yansıttı. Onun cesur tavrı, modern sanatın gelişimine büyük katkı sağladı ve özellikle empresyonistleri derinden etkiledi.
Gustave Courbet, akademik sanat anlayışına meydan okuyan ve sanatı toplumun gerçeklerini anlatmak için kullanan bir ressam olarak sanat tarihinde önemli bir yer edinmiştir.