Fausto Zonaro Müzesi Gibi Ev
Önümüzdeki günlerde hatıratı yayımlanacak olan Saray Ressamı Fausto Zonaro‘nun opera sanatçısı torunu Jolanda Meneguzzer Trevigne’nin küçük bir Zonaro müzesini andıran evinde, geçmişe küçük bir gezinti…
Fausto Zonaro’nun İtalya’ya döndükten sonra 1924’te yazdığı hatıraları ilk kez Türkçe’de yayımlanacak. II. Abdülhamid tarafından saray ressamı olarak görevlendirilen Fausto Zonaro, padişahın devrilmesinin ardından unvanını kaybetmiş ve ülkesine dönmüştü. 1910’da İtalya’ya dönen Fausto Zonaro’nun 1924 yılında kaleme alıp, kapağından görsel malzemelerine kadar özenle tamamlayıp basılmaya hazır bir kitap halinde bıraktığı hatıratı, dünyada ilk kez Türkiye’de yayımlanıyor. “Abdülhamid’in Hükümdarlığında Yirmi Yıl / Fausto Zonaro’nun Hatıraları ve Eserleri” adlı kitapla birlikte Yapı Kredi Kültür Merkezi’nde bir sergi açılacak. Eylül ayında açılması planlanan sergide, Fausto Zonaro’nun daha önce Türkiye’de görülmemiş eserleri yer alacak. Hatıratın ülkemizde basılmasına öncülük eden Erol Makzume, Zonaro’yu en iyi bilen isimlerden…
Bu vesileyle hatıratın günümüzdeki mirasçısı olan Zonaro’nun torunu Jolanda Meneguzzer Trevigne’nin Floransa’daki evini ziyaret etme imkânı buldum. Giderken evle ilgili bazı fikirlerim vardı ama açıkçası küçük bir Zonaro müzesiyle karşılaşacağımı ummuyordum…
TORUN JOLANDA’NIN EVİ, KÜÇÜK BİR ZONARO MÜZESİ
Dışarıdan sıradan görünen iki katlı evin kapısı açıldığında gerçek bir hazineyle tanışıyor olduğumun farkına varıyorum ve heyecanım iki katına çıkıyor. Tam karşıda Zonaro’nun otoportresi, ailesi, ilk dönem eserleri ve dahası… Hangi tarafa bakacağımı şaşırıyorum bir an. Osmanlı’ya ait birçok ayrıntının evin geneline yayılmış olmasından olsa gerek, fazla yabancılık hissetmiyor insan içerde.
79 yaşındaki Jolanda Hanım eski bir opera sanatçısı ve aslında Zonaro ailesinden hayattaki son kişi. “Don Giovanni”den “La Boheme”e uzunan onlarca opera eserinde rol almış. Birlikte çalışma imkanı olmasa da, Leyla Gencer’le birçok kez sahneye çıktığı La Scala yıllarından tanışıyor. Evlat edindiği oğlu Cesare ise üniversitede sanat ve edebiyat eğitimi alıyor. Cesare, büyük dedesinin “Salacak Camii” resminin önünde uyuduğu/büyüdüğü için bugün kendini adeta Salacaklı olarak hissediyor. Evin hemen her köşesi Zonaro’nun tablolarıyla dolu. Tabloların çoğunda eski İstanbul’un güzellikleri var: Mehtaplı Bir Gece, Teşvikiye, Üsküdar, Kız Kulesi ve daha birçok İstanbul tasviri. Bu tablolara eşlik eden kişisel eşyalar ise başlıbaşına bir tarih. Enver Paşa’nın Zonaro’ya hediye ettiği bir dürbün, Halife Abdülmecid Efendi’nin hatırası bir at heykeli, Zonaro’nun eşi Elisa’nın gözlükleri, 19. yüzyıldan kalma bir nargile ve Zonaro’ya hediye edilmiş eski bir Türk bayrağı. Evin ayrı bir odasında La Scala yazılı, çerçeveli afişler, 1884 tarihli evdeki en eski tarihli, Zonaro’nun dedesine ait siyah beyaz portre, Jolanda’nın çan koleksiyonu, eskilere ait fotoğraflar… Kısacası küçük duvarların arasına sıkışmış ama aslında geniş bir zamana yayılan, kocaman bir dünya?
Jolanda, annesi Mafalda’nın doğum yeri olan ve hala Constantinapoli dediği İstanbul’a ilk kez 2000 yılında Zonaro sergisi için gelmiş. Daha sonra açılan her Zonaro sergisine davet edilmiş. Dedesine gösterilen vefadan dolayı Türkiye’ye ve Türkler’e müteşekkir… Anneannesi Elisa’dan dinlediği anılar hala dün gibi hatırında…
JOLANDA: Ben henüz bir yaşındayken dedem ölmüş ama 16 yaşına kadar anneannemden dinlediğim o döneme dair çok şey var. Onun anlattığı hatıralarla büyüdüm. Dedem öğrencisi olan Elisa’ya aşık olur. İtalya’da başlayan aşkları ve umutları İstanbul’da odaklanmıştır. Resmi nikahları İstanbul’da Saint Esprit Kilisesi’nde yapılır ve Pera’ya yerleşirler.
GALATA KÖPRÜSÜ’NDE SOKAK RESSAMLIĞINDAN SARAY ODALARINA
Zonaro para kazanmak için, Galata Köprüsü’nde turistlere küçük İstanbul tabloları yapar, Elisa da çektiği sokak fotoğraflarını suluboyayla renklendirerek ipek üzerine bastırıp, satar. Bu arada Napoli’den dönmeden önce yaptığı son resim “Rüya Gören Kız” İstanbul’daki diplomatların aldığı bir dergide basılınca ünü yayılmaya başlar. Zonaro’nun en büyük hayranlarından Rus büyükelçi Nelidov ve İtalyan büyükelçi Panza, Zonaro’yu sarayla tanıştırır. Zonaro, her cuma günü Galata Köprüsü’nden törenle geçen Sultan Abdülhamid’in süvarilerinden oluşan Ertuğrul Alayı’nı resmetmeye başlar ve aynı iki büyükelçi tabloyu Sultan Abdülhamid’e sunar. tabloyu çok beğenen Abdülhamid, hem 20 altın gönderir hem de Saray Ressamı, yani “Serressam-ı Hazret-i Şehriyari” unvanını Zonaro’ya fermanla bildirir. Zonaro’nun saray ressamlığı Sultan Abdülhamid’in saltanatı boyunca sürer. Abdülhamid tahttan indirilince Zonaro için de sıkıntılı günler başlar.. 1910 Martında İtalya’ya döner ve San Remo’ya yerleşir. 1929’daki ölümüne kadar İstanbul konulu resimler yapmaya devam eder? İstanbul’a dair anılarını da bu dönemde kaleme alır?
JOLANDA: Bu resimlerin ve anıların arasında büyüdüğüm için kendimi yarı Türk gibi hissediyorum. Dedemin Türkiye’de yayımlanacak hatıraları da tıpkı bu evin duvarlarını aydınlattığı gibi o dönemi aydınlatacak. Bu kitabın önce İtalya’da yayımlanmasını isterdim ama olmadı. Sevgili Erol Makzume olmasaydı, Türkçesi de gündeme gelmezdi. O dedemi çok seviyor, biz de onu seviyoruz?
Albümündeki fotoğraflarına bakıp “Eskiden daha güzel ve fotojeniktim, artık yolun sonuna geldim, bedenim ağırlaştıkça hayat daha zorlaşmaya başladı” gibi, yarı İngilizce yarı İtalyanca kurduğu cümleler buruk bir tat bırakıyor ağzımda. Ama bir zamanlar dünyanın en önemli operalarında sahne tozu yutmuş, döneminin ünlü isimlerinden biri olmuş bu kadına iki saat içinde hayran oluyor, kendimi bu şansa sahip olduğum için mutlu hissederek şu izlenimlerle ayrılıyorum: Herkesi kıskandırabilecek bir hayat yaşasa da, alçak gönüllüğününün bunu gölgelemesinde sakınca görmeyen, sahip olduğu her şeyin, hatta yaşlılığın bile keyfini çıkarabilen biriyle tanıştım…
Kaynak: NTVMSNBC