İçeriğe geç
ana sayfa » MAKALELER-RÖPORTAJLAR » Düşünce - Felsefe » Resim ile Yazının İlişkisi

Resim ile Yazının İlişkisi

    Resim ile Yazının İlişkisi

    Resim ile yazının ilişkisi, resmin bir anlatım aracı olarak anlaşılmasını mümkün kılar. Resim, yazının bulunmasından önce doğacı bir anlatıma sıkı sıkıya bağlı idi. Yazının bulunuşu, onu bu özelliğinden sıyırıp şematizme götürmüştür.

    Yazının keşfi, insandaki soyutlama yeteneğinin gelişmesine bağlı bir olgudur. Soyutlayıcı yetenek yazıda bir işaretler dilinin kurulmasını mümkün kılar ve bu görsel işaretlerin her biri ya bir nesneyi ya da bir kavramı gösterirler.

    Piktogram adı verilen resimli yazı sembollerinin çizgisel özellikleri, geçerli oldukları çevrelerde resim çizgisine de temel olmuşlardır. Yazı özellikleri ve resim üslupları arasında gözden kaçmayacak ortaklıklar vardır.

    Eski Mısır’ın sembolik resimlerden oluşan hiyeroglif yazısı, Mısır resim üslubunun kapalı ve gelenekçi bütün özelliklerini taşır. Resimli sembollerden oluşan eski Çin yazısının çizgi kıvraklığı da Çin resmine yansımıştır.

    Hint uygarlığında henüz okunamayan eski bir yazı çeşidinin, en eski çağlardaki Hint resim çizgisinin temeli olduğu ileri sürülür.

    Mısır hiyeroglifinin, sembolik resimleri kapsayan bir yazı çeşidi olarak düşünceyi sınırlayıp tutsaklaştırdığı söylenir. Buna karşılık düşüncenin engin soyutlamalara yöneldiği Arap dünyasında Arap yazısının kıvrak ve çabuk oluşumları düşünce özgürlüğünün de bir işareti sayılmıştır. Arap yazısı sembolik resim niteliğinden o derece uzaklaşmış, o derece soyut bir çizgi dili haline gelmiştir ki, bu yazının harflerini kullanarak resimler ortaya koyan halk esprisi, düşünceyi belli bir ölçüde somutlaştırmak isteğini dile getirmiştir.

    Sembolizm

    Bu sorunun İslam dünyasında, özellikle Anadolu’daki görünümlerini ileride gözden geçireceğiz. Sembolik resim yazılarıyla, resim çizgisinin, Eski Mısır ve Doğu kültürlerindeki ilişkisi Antik Yunan ve Roma dünyasında oldukça değişik bir görünüş ortaya koyar. Bu, yazı ve resmin yollarının birbirinden tümüyle ayrılmasıdır. Resim sanatı bir yandan doğacı ve gözlemci bir yolda gelişirken; yazı, ölçülü bir soyut işaretler dili olarak kendi görevlerini yüklenir.

    Bu yazı, kendi biçimsel değerleriyle görsel coşkuların bir aracı olamaz. Latin ve Yunan harfleriyle resimsel, plastik değerler taşıyan eserler ortaya konmamıştır. Ancak Ortaçağ’da özenle hazırlanmış el yazmalarındaki initialler (sayfa ya da bölüm baş harfleri) tezyini bir espri ile ele alınmıştır. Oysa İslam dünyasında yazının çok defa bir insan, bir hayvan ya da bir eşya resmi meydana getirilmeksizin de, plastik bir resim düzenine sokulduğu, heyecan verici örneklerin meydana getirildiği görülür. Yazının bu ölçüde etkin bir ifade gücü kazanmasına ve adeta soyut bir resmin değerlerine kavuşabilmesine Japon ve Çin dünyalarında da rastlanır.

    Bu ülkelerde çağdaş dönemde bile yazının geleneksel ifade gücü ihmal edilmemiştir. Çağdaş Batı’da yazının afiş vb. gibi grafik sanatlar içinde aldığı önemli role değinilebilir. Ancak yazı bu tür kullanımlarında da yine plastik bir düzenin yardımcısıdır. Katkısı bu yardımdan ibarettir. Bazı çevrelerde resim ve yazı sorunları, özellikle halk arasında birbirine karışmıştır. Sözgelişi, Anadolu’da rölyeflerle kaplı eski tapınak ve anıtların, yazılı kaya adıyla anılması bunu gösterir.

    Halk genellikle resme bir çeşit yazı olarak bakar ve sembolik anlamlar taşıyabileceğini tasarlar. Bu, halkın şematik biçimlere somut yorumlar yükleme eğilimidir. Yazının yazılış ya da okunuş yönü ile de biçimsel hareket duyarlığı arasında bir ilinti vardır. Sözgelişi, Arap yazısı sağdan sola doğrudur. Japon ve Çin yazılarıysa yukarıdan aşağıyadır. Soldan sağa doğru yazılan yazı çeşitlerinde ritim kaygısı öbürlerinden farklıdır. Bu ritim duyarlığı da resim sanatına yansımıştır.

    Sezer Tansuğ

    Resim Sanatının Tarihi


    CANVASTAR®

    Türkiye'nin En Zengin ve Kaliteli Kanvas Tablo Koleksiyonu

    Siteye Gidin