Dinçer Erimez
Türk ressam Dinçer Erimez 1932’de İstanbul’da doğdu.
1951 yılında girdiği İstanbul Güzel. Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’nde galeri hocası Halil Dikmen ile atölye hocası Cemal Tollu‘dan ders aldı. Bu arada Tollu Atölyesi öğrencilerinin grup sergilerine katılan (1954) Dinçer Erimez, Akademi’yi bitirince (1957) İstanbul’da ilk kişisel sergisini açtı.
İki yıl aradan sonra gene İstanbul’da Amerikan Haberler Merkezi Galerisi’nde ikinci sergisini düzenledi. 1959-1960 yıllarında İtalya’da incelemelerde bulundu. İtalya’da çalışan Türk ressamlarının yapıtlarıyla toplu bir serginin açılmasına önayak oldu ve Roma’da Uluslararası Via Margutta Sergisi’ne katıldı. 1963’te Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne asistan olarak atandı. 1970’te doçent, 1981’de profesör oldu.
1963’te 24. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ikincilik kazanan sanatçı, 1965-1966 yıllarında Paris’e giderek çalıştı. Londra, Budapeşte, Bükreş’te düzenlenen karma sergilere yapıtlar verdi. 1967’de Türkiye Çağdaş Ressamlar Derneği tarafından “yılın genç sanatçısı” seçildi.
1967 ve 1968 yıllarında İstanbul’da iki kişisel sergi düzenledi. 1970’te Uluslararası Endüstri Bankası Ödülü’nü, 1973’te Cumhuriyetin 50. Kuruluş Yıldönümü nedeniyle Kültür Bakanlığı tarafından açılan yarışmada başarı ödüllerinden birini kazandı. 1976’da Girne Özgürlük ve Barış Anıtı için rölyef ve yazı uygulamaları yaptı. 1977’deki 38. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde Unutulmuş Odadaki Çiçekle adlı yapıtıyla başarı ödülü kazandı, Ayrıca, 1973, 1974 ve 1981 DYO yarışmalarında mansiyona değer görüldü ve 1984’te İnönü Vakfı resim yarışmasında jüri özel ödülü aldı.
Sanat Anlayışı
Dinçer Erimez, çağdaş yenilikçi Türk resminde özgün değerleri toplum yaşamımızdan aldığı konularla bağdaştıran ve bu alanda sürekli bir araştırmanın içinde olmuş bir sanatçı olarak özellikle dikkati çeker. Büyük parçalı figür düzenlemelerinde, genellikle günlük yaşamın olağan görüntülerini, yalın bir istif beğenisi ve yüzey şeması içinde ele alır. Ayrıntıyı bütünlüğe götüren yapısal bir sağlamlığa öncelik tanır. Yapıtlarında, yüzeyin geometrik bölümlenmesi ile boyanın kalın ve işlek dokusunun birleşmesiyle, ortaya bir renk ve çizgi sentezi çıkar. Siyah dış çizgilerle sarılmış büyük formlar, aynı zamanda renkçiliğin yoğun tadını da yansıtır. Konuyu görsel nitelikli bir yalınlığa dönüştürmek, nesneleri yalın biçimlere indirgemek, figürü bir çizgi kompozisyonu halinde toparlamak, sanatını belirleyen başlıca öğelerdir (bunun geleneksel tasvir sanatlarımız dolaylı bir ilgisi olduğu ileri sürülebilir). Öte yandan, mor rengin nüanslarına dayalı renk etkinliği sanatçının resimlerine, egemen tonların ağır bastığı bir kişisellik boyutu da katar. Zaman zaman kullandığı yaldız malzemeyse, sanatın temelindeki eskimeyen değerlere duyulan yakınlığın anlatımı sayılabilir.