Luis Bunuel (1900 – 1983)
İspanyol senarist ve yönetmen Luis Bunuel 1900’de Calanda’da doğdu. Orta öğrenimini cizvitlerin yanında yaptıktan sonra, Madrid Üniversitesinde (Garcia Lorca ve Salvador Dali’yle tanıştı) doğal bilimler okuyan Luis Bunuel, 1926’da Fransa’ya giderek gerçeküstücü akıma katıldı.
Salvador Dali‘nin katkısıyla, ilk filmi Endülüs Köpeği’ni (Un Perro Andaluz, 1928) gerçekleştirdi (filmin görüntü kurgusu, gerçeküstücülerin “otomatik yazı”sını anımsatır). Gene Dali’yle birlikte yaptığı, gerçeküstücü başkaldırının izlerini taşıyan Altın Çağ (La Edad de Oro, 1930) adli filminde, yerleşmiş sinema kurallarına karşı çıktı.
Ekmeksiz Toprakta (Tierra Sin Pan, 1932) görüntü yönetmeni Eli Lotar’ın da yardımıyla, son derece gerçekçi bir belgesel film örneği verdi. Madrid’de yapımcılık, Paris’te elçilik ateşeliği yaptıktan sonra, cumhuriyetçi hükümet tarafından Hollywood’a gönderildi. On beş yıla yakın bir süre film yapmadı. Cumhuriyetçi hükümetin iktidardan düşmesinden sonra Hollywood’da arşivci olarak çalıştı. Dali’nin bir kitabında “tanrı tanımaz” diye nitelenince işinden atıldı ve 1948’da Meksika’ya yerleşti.
1947’de Gran Casino filmiyle sinemaya döndü. 1950’de bir serseriler çetesinin yaşamını ve zalimce oyunlarını anlatan Unutulmuşlar (Los Olvidados) filmini yaptı. Yoksulluğa ve şiddete dönük bir dünyanın şiirsel bir anlatıma olan, genellikle başyapıtı sayılan bu filmde, sanatını tam anlamıyla ortaya koydu.
İster “düşler, heyecanlar, içgüdüler dünyası” olsun, ister gerçek, gösterilmesi gereken şey karşısında yönetmenin sürekli olarak silindiği bu sanat, yeni bir gerçekçilik öneriyordu: “Sinemanın bir tanık olmasını, dünyayı anlatmasını istiyorum… Gerçeği eksiksiz bir biçimde görmek, bilinmeyenin olağanüstü evrenine girmek istiyorum”.
1952’de yaptığı Robinson Crusoe’de, kamerayı, bir böcek ya da bir bitki üstüne yöneltip bir süre orada tutarak, doğanın özelliklerini ortaya koyacak biçimde kullandı. 1955’te gerçekleştirdiği Archibaldo Cruz’un Suçlu Hayatı’nda kara mizah anlayışını ve törelere karşı çıkışını açıkça ortaya koydu. Fransa’da önemsiz sayılacak birkaç film yaptıktan sonra, İspanya’ya dönerek Viridiana ‘yı (1961) gerçekleştirdi. Ancak film hemen yasaklandı (bu filmle sanatının doruğuna ulaşan Bunuel, en küçük ayrıntılar yardımıyla gerçeğin karmaşıklığını yeniden ortaya koymayı başarmıştır).
El Angel Exterminador’da (Öldürücü Melek, 1962), aynı yere kapatılmış kişilerin ruhsal açıdan günden güne bozulup gerilemelerini bilimsel bir kesinlikle betimledi. 1968’de yaptığı Samanyolu’nda dinsel sapkınlığın bir tarihçesini verdikten sonra, 1970’te Tristana ‘yı çevirip Meksika’ya yerleşti. Ama bir Fransız yapımcının isteği üstüne bir kez daha sinemaya dönerek, 1972′ de Burjuvazinin Gizli Çekiciliği’ni, 1974’te Özgürlük Hayaleti’ni, 1976’ da Kadın ve Kuklası’m gerçekleştirdi.
Luis Bunuel Filmleri
Endülüs Köpeği (Un Perro Andaluz, 1928); Altın Çağ (La Edad de Oro, 1930); Ekmeksiz Toprak (Tierra Sin Pan, 1932); Gran Casino (1947); El Grand Calavera (1949); Unutulmuşlar (Los Olvidados, 1950); Suzana (1950); Aşksız Kadın (1951); Göğe Yükseliş (Subida el Cielo, 1951); Robinson Crusoe (1952); O Adam (El, 1952); Rüzgarlı Tepeler (1953); Archibaldo Cruz’un Suçlu Hayatı (1955); Bu Bahçede Ölüm (La Muerte en Este jardin, 1956); Nazarin (1958); Genç Kız (1960); Viridiana (1961); Öldürücü Melek (El Angel Exterminador, 1962); Bir Oda Hizmetçisinin Günlüğü (Memorias de Una Doncella, 1963); Samanyolu (1968); Gündüz Güzeli (1969); Seni Sevmeyeceğim Tristana (1970); Burjuvazinin Gizli Çekiciliği (1972); Özgürlük Hayaleti (1974); Kadın ve Kuklası (1976)