Nejad Melih Devrim
Türk ressam Nejad Melih Devrim 1923’te İstanbul’da doğdu.
Ressam Fahrünnisa Zeid’in oğlu olan ve resim sanatına, ailesinin de yönlendirici etkileriyle küçük yaşlarda ilgi duyan Nejat Melih Devrim, Galatasaray Lisesi’ni bitirdikten sonra Güzel Sanatlar Akademisi’ne girerek bir süre Léopold Levy’nin yanında çalıştı ve Yeniler Grubu ressamlarına katıldı.
1946’da burslu öğrenci olarak gittiği Paris’e yerleşerek, zamanla geniş bir çevre edindi. Türkiye’deyken Bizans mozaiklerini ve eski hat sanatının ustalarını yakından incelemiş olan sanatçı, ilk resimlerinde anlatımcı ve figüre bağlı bir anlayışı benimsemiş olmasına karşın, sonradan soyut resme yöneldi.
1950 yıllarının sonlarına doğru “action painting“in etkisi altında kaldı. Kitap ressamlığı alanında ciddi denemelere girişerek Fransız yazarlarının (Tristan Tzara, Paul Elnard) bazı yapıtlarını resimledi. İtalyan okulunun çağdaş sanatçılarına ilgi duyarak, uzun süre çalışmalarını bu yönde yoğunlaştırdı.
Marinetti, Russolo gibi İtalyan fütüristleri doğrultusunda çalıştı, soyut resmi, bir teknik, özgün bir yol olarak savundu. Sergileri üstüne Batı basınında çıkan yazılarda, resminin şiirsel soyuttan başlayarak, A.B.D’nde yaygınlık kazanan “action painting”e, Delaunay ve Kirchner’in renk coşkunluğuna uzanan geniş bir alana bağlı olduğu belirtildi.
sanat anlayışı
Bütün bu denemelerin kendine özgü soyut kaligrafisi içinde Nejad Melih Devrim’e, bir olgunluğa erişme olanağı sağladığı üzerinde duruldu. Paris’e gittikten sonra ilk sergisini 1947’de Galeri Allard’da düzenleyen, daha sonraki yıllarda Londra, Brüksel, Kopenhag, New York ve Pekin’de art arda sergiler açtı. 1965’te İstanbul Türk-Alman Kültür Derneği’ndeki sergisine yeni dönem resimlerinin bir bölümünü getirdi.
1981 ve 1982’de İstanbul ve Ankara’da yeni sergileri açıldı, başta Michel Seuphor’un Soyut Sanat Sözlüğü olmak üzere G. Boudaille, G.Diehl, R. Nacenta, P. Courthion gibi Batılı sanat tarihçisi ve eleştirmenlerin kitaplarında, sanatı üstüne çeşitli yorumlar yer aldı.
Nejad Melih Devrim’in 1950 yıllarında ve biraz önceki dönemde geliştirdiği resimler, bir ölçüde sanatın geleneksel ve akademik kurallarına saygılı daha çok da portre etkinliğine bağlı anlatımcı öğeleri ve renkçi bir anlayışı içerir.
Ama bu dönemi fazla uzun sürmemiş ve Paris’te geçen ilk yıllarının verdiği yeni esinlerle, özgür renk uyumlarını, soyut bir dinamiğin çerçevesi içinde serbest bir paletle oluşturmaya yönelmiş, doğadan herhangi bir iz taşımayan bu resimlerinde, zaman zaman soyut bir lekeciliği ağır basmıştır. Sanatçının bu dönemi, Türkiye’de ilk soyut denemelerin yapıldığı yıllara rastladığından, Nejad Devrim adı, aynı zamanda Türk resminin soyut çizgideki eğilimlerini de kapsamaktadır.