
Richard Diebenkorn (1922 – 1993)
Amerikalı Soyut Ekspresyonist Ressam Richard Diebenkorn 1922 yılında Portland, Oregon’da doğdu. 1924’te ailesiyle San Francisco’ya taşındı. 1940-1942 yılları arasında Stanford Üniversitesi’nde okuduktan sonra ABD Deniz Piyadelerine katıldı ve orada sanat dersleri üzerine yoğunlaştı. 1944 yılının kışında Virginia’da oturduğu zaman sık sık Phillips Koleksiyonunu ziyaret etti. Burada Henri Matisse ve Paul Cezanne‘nin eserlerinden ilham alıyordu. Özellikle Matisse’nin iç ve dış mekanları birleştiren renk düzlemleri vasıtasıyla mekanı yapılandırma tekniğine hayran kaldı.
1946’da San Francisco’ya döndükten sonra Diebenkorn, California Güzel Sanatlar Okulu’na kaydoldu ve burada dışavurumcu bir sanatçı olan David Park’la çalıştı. Aynı yıl bir burs kazandı, New York, Woodstock’ta taşındı. Burada çalışırken sık sık New York’u ziyaret ediyor ve birçok kişi ile iletişim kuruyordu. San Francisco’ya döndükten sonra, 1947’de Kaliforniya Güzel Sanatlar Okulu’nda öğretim görevlisi oldu ve iki yıl boyunca burada Elmer Bischoff, Edward Corbett, Hassel Smith ve Clyfford Still ile birlikte ders verdi.
Diebenkorn, 1948’de Legion of Honor Kaliforniya Sarayı’nda ilk kişisel sergisini açtı. 1949’da Stanford Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra 1951’de New Mexico Üniversitesi’nden yüksek lisans derecesi aldı. Urbana Illinois Üniversitesi’nde ders verdi ve kısa süre sonra California, Berkeley’e yerleşti. Sanat konularını daha çok Berkeley tabloları gibi, ilham kaynağı olan yerlerden almıştır. 1940’lar ve 1950’lerin başında, New York Okulu’yla özdeşleşmiş bir tarz olan, özgün soyut form tarzını izledi. Bununla birlikte, 1955’te soyutlamadan, gözlemlediği nesneyi biraz daha temsil eden bir tarza geçti.
1967’de tekrar soyutlamaya geçtiğinde, natürmort, peyzaj ve iç mekan figür resimleri yapmaya devam etti. 1955-1973 yılları arasında, Santa Monica Okyanusu Parkı’nda bir stüdyoda çalışırken çeşitli California sanat kurumlarında ders verdi. Orada son temsili eserlerini oluşturduktan sonra “Ocean Park” resimleriyle tekrar soyutlamaya döndü. Bu seri sanatçının, parlak, atmosferik renkleri, geniş fırçayla boyadığı tuval resimlerini temsil ediyordu. Bu zekice renklendirilmiş, soyut çizim ve yağlıboya eserler büyük beğeni topladı. Phillips Koleksiyonu bu seriden üç eseri koleksiyonlarına dahil etti. Diebenkorn, 1993’te Kaliforniya, Berkeley’de ölümüne kadar verimli bir sanatçı olarak kaldı.
Sanat Anlayışı
Richard Diebenkorn’un sanat anlayışı, dönemler içinde geçirdiği dönüşümlerle Amerikan sanatında bir köprü görevi üstlenmiştir. Sanat kariyeri boyunca üç ana döneme ayrılabilecek bir stil gelişimi gözlenir: Soyut dışavurumculuk, figüratif dönem ve geometrik-soyut “Ocean Park” serisi.
Erken dönem eserlerinde, özellikle 1940’ların sonu ve 1950’lerin başlarında soyut dışavurumculuğun Amerikan versiyonuna yönelmiştir. Bu dönemde geniş fırça darbeleri, serbest renk alanları ve doğaçlama yapı onun resimlerine dinamizm kazandırmıştır. Ancak bu soyut anlatım zamanla figüratif ögelere evrilmiştir.
Bay Area Figurative Movement döneminde (özellikle 1955–1966 arası), soyutla figüratif resim arasında köprü kurmuştur. Bu dönemdeki eserlerinde iç mekânlar, insan figürleri, manzara ve natürmortlar sık görülür. Renk kullanımı cesur, kompozisyonlar ise içten ve gözleme dayalıdır. Resimlerinde figürler, mekânla uyum içinde olup, soyut estetikten tamamen kopulmadan betimlenmiştir. Bu dönemde Matisse ve Bonnard’ın etkisi yoğun biçimde hissedilir.
Ancak sanatçının en önemli ve özgün katkısı “Ocean Park” adlı soyut seriyle gelmiştir. 1967 yılında Santa Monica’ya taşınmasıyla başlayan bu dönem, adını yaşadığı bölgeden alır. “Ocean Park” tabloları, renk düzlemleriyle bölünmüş, yumuşak geometrik alanlardan oluşur. Bu yapıtlar hem içsel bir dinginliği hem de matematiksel bir yapısallığı içinde barındırır. Işık, renk geçişleri ve mekânsal derinlik algısı bu seride ustalıkla işlenmiştir. Bu seri, Mark Rothko’nun renk alanı resmiyle Paul Cézanne’ın yapı kuruculuğu arasında bir köprü gibidir.
Diebenkorn’un sanatında denge ve ölçülülük, sessiz bir liriklik, sade ama sofistike bir geometri öne çıkar. Sanatı duyguların ya da anlatıların değil, görsel deneyimin ve biçimsel estetiğin alanıdır. Kaliforniya’nın ışığı, ferahlığı ve açık renk paleti onun tüm dönemlerinde hissedilir bir unsurdur.