Edgar Degas
Fransız Empresyonist Ressam Edgar Degas 1834’de Paris’te doğdu. Bir süre hukuk öğrenimi gördükten sonra, Güzel Sanatlar okulunda Lamothe’un öğrencisi oldu. Ingres’i örnek alarak sanatını geliştirmek için İtalya’ya gitti. 1856-1857 yıllarını bu ülkede geçirerek Rönesans ustalarının tablolarını kopya etti. O dönemde yaptığı tablolar klasik geleneklere uygun olmakla birlikte, Bellelli Ailesi (1860), Bir Şehir Kurduran Semiramis (1860-1865), Orleans Şehrinin Mutsuzlukları gibi tablolarında, bir yandan güçlü bir kişiliğin izleri, bir yandanda Ingres ve Puvis de Chavannes’in etkileri görülür. Bas Çalgısı Dilhau, Opera Orkestrasında adlı tablosu ile yukarıda sayılanlar Louvre müzesindedir (Jeu de Paume salonları).
Felix Braquemond, 1853’ ten sonra Degas’a ofort tekniğini öğretti. Daha sonra ressam, Japon estamplarını gördü ve onlardaki güçlü kompozisyon tekniğinin etkisi altında kaldı. Hayatının ilk yarısında Edgar Degas, sanatın klasik geleneklerine saygılı olmak, çağının yaşamını yorumlamak ve yeni teknikler denemek gibi değişik amaçlar arasında bocaladı, Ingres gibi renkten çok desene, biçime önem verdi ve durmadan desenler çizdi. 1870 Fransız-Alman savaşında topçu eri olarak orduya katıldı, bataryasının yüzbaşısı Henri Rouart ile tanıştı. Sanatsever ve sanatçıların yakın dostu olan Henri Rouart’ın evinde savaştan sonra, Edouard Manet, Berthe Morisot gibi ressamları, Stephane Mallarme, Paul Vallery gibi şairleri tanıdı.
Amerika’ya Gidiş
1872’de Amerika’ya giderek annesinin doğduğu şehir olan New Orleans’da çalıştı ve en olgun eserlerinden biri sayılan New Orleans’da Pamuk Pazarı adındaki kompozisyonu yaptı. İzlenimci grubun 1874 yılında açılan ilk sergisine katılan Degas ikinci sergiye (1876) 24 tablosunu gönderdi. Tablolar, tenkitçiler, halk ve sanatçının dostları tarafından iyi karşılanmadı. 1877 ve 1879’da açılan sonraki sergilere ressam, 25 tablo ile katıldı. Degas, öteki izlenimci arkadaşları gibi, resim sanatının saplanıp kaldığı ölü geleneklere ve formüllere son vermek amacındaydı. Ama tekniği, izlenimci teknik değildi. Araştırmalarında, arkadaşı olan sanat tenkitçisi Duranty’nin ve natüralist yazarların anlayışlarından yakındı.
Degas, teknik ve estetik değerleri bakımından alelade hikaye türünün çok üstünde olan çeşitli konulu kompozisyonlar ve portreler yapıyordu: Ütücü Kadınlar (Louvre Müzesi), Dargınlık (1872); Irza Geçiş (1875), Absent (1877) tablosuna gravür ressamı Desboutin ve aktris Ellen Andre modellik ettiler. Tiyatro ve konserler ressamın ilgisini çekiyor, operanın fuayesinde gördüğü bale dansözlerinin çeşitli pozlarını tespit ediyordu. Zaten Degas, birçok kompozisyonuna (Dansöz Fiocre Kaynak Balesinde (1868), Robert le Diable Balesi (1872), Dans sınıfı (1872) Louvre Müzesi) esin kaynağı olan opera fuayelerinden ömrünün sonuna kadar ayrılmadı.
Degas tiyatrolardan başka at yarışlarına, sirklere gider ve buralardan aldığı konuları tablolarında işlerdi: Miss Lola, Fernando Sirkinde, Degas’nın huysuz karakteri Renoir, Monet, Sisley gibi arkadaşlarının onunla birlikte sergi açmayı reddetmelerine sebep oldu. Öte yandan Degas’ın sergilerde görülen resimleri onu, sanat severlerce aranılan ve sevilen bir usta derecesine yükseltti. Yalnız yaşamayı seven, geçimsiz Degas en yakın arkadaşlarını da alaya alır, onları incitecek sözler söylemekten kaçınmazdı. Hayatının son yıllarında gözleri bozuldu, bu yüzden yağlı boyayı bırakmak zorunda kaldı.
Edgar Degas Son tabloları
Son seçkin tablolarını daha kolaylıkla kullandığı pastel tekniği ile yaptı. Pastellerinin çoğu Louvre müzesinin estamp koleksiyonunda ve Londra’da National Gallery’dedir. Pastel ile yaptığı nü’ler, kompozisyon, biçim anlayışı ve yorumu ölçüsünden son derece cesaretli ve buluşlarla doludur. Hemen hemen hiç görmeyen gözleriyle Degas, fotoğrafçılığa özendi olağanüstü güzellikte dansöz heykelleri yaptı ve siir yazdı.
Degas’ı, çağının en büyük sanat devrimcilerinden biri kabul etmek gerekir; ‘Desen, biçim değildir, biçimi görme metodudur’ derdi. Degas, Toulouse-Lautrec’i, Bonnard’ı, Vuillardı ve kendisine bir ara modellik etmiş olan kadın ressam Suzanne Valadon’u etkiledi. Maupassant’ın Tellier Evi adlı hikayesi için yaptığı monotipleri Ambroise Vollard, bir lüks baskı halinde yayımladı. Degas’nın tabloları, dünyanın belli başlı müzelerinde bulunmaktadır.