Resimde Perspektif ve Modle
Resim iki boyutlu bir yüzey, yani bazen bir kağıt, bir duvar yüzeyi ya da bir tuval üzerinde oluşur.
Resimde renk ve çizgi kendi başlarına ya da birlikte kullanılarak temel ifade unsurlarını meydana getirirler. Hangi çağa, hangi üsluba ait olursa olsun, resimde temel unsurlar daima çizgi ve renge dayanır. Bazı resim üsluplarında çizgi, bazılarında da renk egemendir.
Sözgelişi, resmin eski çağlarında çizginin oynadığı başrol hemen göze çarpar. Buna karşılık, 9. Yüzyıl Avrupasında renk, resme egemen olacak bir aşamaya erişmiştir.
Resim sanatı, aynı zamanda üçüncü boyut gereksinmesini ve gerçek mekan görünümlerini elde etme ilkesini taşır. Bu yolda göze hitap eden vizüel (görsel) imkan ve ilkelerin bazı ana kurallarına uyulur.
Perspektif ve modle etme kuralları bu amacın hizmetine girerler. Genellikle resimde iki perspektif yöntem uygulanır: Çizgi ve hava perspektifi. Çizgi perspektifinin aslı, ufuk çizgisine doğru uzanan yatık paraleller meydana getirmektir. Sözgelişi, bir tren yolunun iki rayı ufuk çizgisinde daralıp tek nokta haline gelir.
Çizgi perspektifinin bir başka yönü de eşyaların ölçüleriyle ilgilidir. Öndeki nesnenin arkadaki nesneden daha büyük görünmesi gibi. M. Hobbema’nın 1 7. yüzyılda yaptığı bir resim, çizgi perspektifine ideal bir örnek olarak gösterilebilir (Resim 01).
Hava Perspektifi
Hava perspektifine gelince, bu ‘da atmosferin nesheleri uzaklık içinde belirleyiş tarzının gözlemidir. Sözgelişi; yakındaki bir nesnenin hangi ayrıntılardan ve parçalardan oluştuğu görülebilirken, aynı nesnenin uzak olan görünümü toplu, tek bir bütün halinde kavranır. Batı resminin bu perspektif kuralları uygulayan ilk ustaları Helenistik çağa, M.Ö. 4. yüzyıla kadar iner. Perspektif, resimde bir mekan derinliği yaratmak gereksinmesinden doğar. Ama bunun kaçınılmaz bir gereksinme olduğu her zaman söylenemez. Genellikle perspektif kurallar üzerinde ısrar klasik Batı resminin doğacı ve gözlemci eğilimlerinin sonucudur.
Perspektif kuralları uygulama yeteneğinin, gelişmiş bir resim anlayışını içerdiği düşüncesi de yanlıştır. Perspektif kuralların uygulanmadığı, bozuk uygulandığı ya da kasten bozulduğu, çeşitli perspektif bakış açılarının birbirine karıştırıldığı resimler bazı durumlarda perspektif kuralların uygulandığı resimlerden daha başarılı, daha etkilidirler. Hatta bir bakıma perspektif kuralları ihmal ederek yüzeyci anlayışa bağlı kalan bazı resim üslupları, resmin temel fonksiyonIarını, insanla olan psikolojik yakınlığını daha derinden yansıtırlar. Gerek Bizans çevresinde, gerekse Avrupa Ortaçağında resmin yüzeyci bir anlayışa bağlandığı görülür.
Rönesans
Ancak Rönesans’la birlikte Antikite’ye dönüş, perspektif kurallarını yeniden resme getirmiştir. Bu da Avrupa’nın, Rönesans’tan sonraki bilimsel yönelişlerine paralel bir olgudur. Perspektif kurallarına yeterince uygun bir resim, yerini aldığı mekana yeni bir mekan, bir çeşit resim mekanı getirir. Buna resmin fenestra aperta (açık pencere) niteliği denmiştir. Buna karşılık yüzeyci Bizans ve Ortaçağ resimlerinin gerçek mekanı, yer aldıkları kilisenin ya da herhangi bir tarihsel yapının mekanıdır. Böyle bir durumda mimari mekan içinde yer alan seyirci, resimle aynı atmosferi soluyarak, onunla derin bir psikolojik birlik sağlar. Yüzeyci resim üslupları; sözgelişi, Bizans’taki frontalite (cepheden tasvir) anlayışı seyirciyle dolaysız, içten bir ilişki kurmak amacına yönelmiştir (Resim 02).
Modern çağ resim yorumlarının hemen hemen hepsinde perspektif kurallar önemli rol oynamaz. Çünkü kişisel biçim yaratma özgürlüğü sanatın katı kurallarıyla savaşır. Resimde yüzey zevki ve anlayışı ön plana geçer. Resimde plastik (üç boyutlu) bir görünüm elde etmek amacıyla, biçimleri modIe etmek (mekan içinde kendi hacimleriyle bir yer tutma izlenimini vermek) yoluna baş vurulur. Biçimleri modle etmek de, resmin başlıca araçlarından biri olan ışık gölge zıtlıklarından yararlanmak ya da rengi bu amaç uğrunda kullanmak demektir. Nesneler bu yoldan bir biçimsellik ve bize, gerçek oldukları izlenimini veren bir nitelik kazanırlar.
Resimde Perspektif ve Modle için Renk Kullanımı
Chiaroscuro (Claire-obscure) adı verilen modle ediş tarzında, ışıklandırılmış bir nesnenin gölge verdiği ve bir yanının öbür yanından daha aydınlık olduğu ilkesi geçerlidir. Rengin bu ilkeye bağlılığı ise, koyu ve açık renk tonlarının kullanımıyla ilgilidir. Chiaroscuro tarzında modle ediş, ressamlarca öteden beri bilindiği halde salt renk kullanımı yoluyla modle etmek 19. yüzyılda ortaya çıkmıştır. Ilk önce Fransız ressamı Paul Cezanne, renklerin doğa içindeki özelliklerini incelemiş ve bunu nesnelere yalnız yuvarlaklık ve sağlamlık vermekte değil, derinlik izlenimlerini yaratmakta da kullanmıştır. Cezanne’ın bu çabası, nesneleri küre, silindir, küp, piramit vb. gibi, temel geometrik öğelere indirgeyerek çağdaş resmin temellerinden birini hazırlayışına paraleldir. Cezanne’ın bu amaca uygun herhangi bir natürmortu bu temel geometrik yaklaşım konusunda bilgi verir (Resim 03).