Akira Kurosawa Desenler Sergisi
Samuray filmlerinin efsanevi ilham perisidir onun Yedi Samuray’ı. Çok ince, sanki tül perde üzerinden kayıp gider gibi dokunuşlarla okşar sanki her sahneyi. Sever yaptığı işi, biliriz. İzlerken çok belli eder bu kendini. Biraz daha keşfedebilmeyi isteyerek, bir dakika sonra neyle karşılaşacağımızın hesabını yaparak, nefesimizi tutarak izleriz onun filmleri. Ve şimdi de ‘Desen’leri!
“Story-board’ları çizerken bir sürü şey düşünüyorum. Yerin çerçevesi, kişilerin psikolojisi ve duyguları, hareketleri, bu hareketleri yakalamak için gereken kamera açısı, ışık, kostümler ve aksesuarlar. Tüm bunların özelliklerini düşünmezsem, görüntüyü çizemem. Hatta story-board’ları bunları düşünebilmek için çiziyorum desem, neredeyse daha doğru olacak. Bu şekilde, açıkça görmeden önce, bir filmdeki her sahnenin görüntüsünü saptıyor, verimli kılıyor ve kavrıyorum. Ancak o anda gerçek anlamda film çekimine girişiyorum.”
(Akira Kurosawa)
Pera Müzesi, 26 Nisan 2009’a kadar ‘Kurosawa-Desenler’ adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. Dünya sinemasının önde gelen ustalarından Akira Kurosawa’nın sıradışı 87 yapıtından oluşan sergi, yönetmenin desenler aracılığıyla düşlediği filmlerini tanıtırken farklı bir yeteneğini, yani onun imgelem gücünü de keşfetme olanağı sunuyor.
Uzakdoğu ve Batı arasında bir köprü
Japon kültüründen olduğu kadar Batı kültüründen, özellikle de Avrupa sanatının van Gogh, Cézanne ve Chagall gibi büyük ustalarından etkilenen yönetmen, Uzakdoğu ve Batı arasında bir köprü oluşturarak sanatseverleri, eşsiz imgelerden oluşan dünyasında büyüleyici bir yolculuğa çıkarıyor.
Ran, Kagemusha, Yume, Madadayo ve Umi Wa Miteita filmlerini sahne sahne betimleyen storyboard’lardan seçilen desenler, usta yönetmenin dışavurumcu yanını vurgularken, yapıtlarının sanatsal değerini de gözler önüne seriyor.
“Karamsar bir öykünün karşısına iyimser bir final denk midir?” Kurosawa filmlerinde bu kışkırtıcı soruyu sorar aslında. Örneğin sinematografisindeki başyapıtlardan biri olan Rashômon’da gerçek-yalan karşıtlığını / çelişkisini aşmak ister gibidir. Film boyunca “gerçek” bir buhar olup uçar. “Gerçeğin” kendisi söylenceye evrilir. Gerçeğin göreceliliğinden ziyade metafizik bir sorunsal olarak tanımladığı gerçekliğin imkansızlığını sorgular gibidir Kurosawa.
Bu “gerçeklik” analizi / sorgulaması Rashômon’un ahlâki ve de hümanist mesajlarını belirgin kılmada birer sıçrama tahtası biçiminde algılanabilir. Kurosawa’nın filmlerinde tuttuğu bu yol onun en çok popülerleşen Ikiru, Yedi Samuray filmlerinde de farklı değildir.
Kurosawa her film karesinin desenini çıkarıyor. Kameraya görüntüyü almadan ilmek ilmek işliyor sanki. Şimdi de o ilmekleri attığı işleriyle Pera Müzesi’nde arz-ı endam ediyor!
Daha bir buçuk ayınız var sayılır ama fazla da geç kalmadan ziyaret etmekte fayda var!